Kusursuzluktan Vazgeçmek
Kusursuzluğu hedeflemek, eğlenceyi kaçırmaktır.
Günümüzde hayatın her alanına yayılmış olan rekabet, her alanda kusursuz olmayı, her işi kusursuz yapmayı, karşıdakinden kusursuzluk beklemeyi normalleştirmiş olabilir. Şüphesiz kusursuzluk içinde bulunmak keyiflidir, ancak zaman ve ruhsal maliyet yatırımı yüksek ve yorucudur.
Kusursuz olma ihtiyacı kimi zaman mükemmeliyetçi kişiliğin bir parçası olması nedeniyle vazgeçilebilir değildir. Eksiksizlik bekleyen eleştiren ebeveynden kalan bu miras yalnızca hatasız olunduğunda kıymetli olunabildiği inancına yaslanır ve kişiye hayat boyu eşlik eder, hatta yakasını bırakmaz da denebilir. Çocuklukta hataya müsaade etmeyen ebeveyn sesi, erişkinlikte artık bir iç sese dönüşmüştür ve hataya yer bırakmayan yüksek kontrol arzusuna can verir. Kontrole müsade etmeyen durumlar rahatsız edicidir, etki alanı büyüdükçe de kimi zaman panikle karşılanır.
Oysa insanın ilerlemek, güçlenmek ve değerli hissetmek için; hata yapıp, bunu kabul edip, sonra da çözümleyebildiğini bizzat görmesi gereklidir. Deneyip yanılmak ve tekrar denemeye cesaret etmek hayata anlam katar, her günün birbirinin aynısı olmasına karşı bir duruş teşkil eder. Koşulsuz kontrol ile gelen kusursuzluk yerine, yeni deneyimlere yer açmak ve risk almayı denemek daha önce hissetmediğiniz duyguları hissetmek, daha önce görmediğiniz yerlere gitmek, daha önce tanımadığınız insanlar tanımak için ihtiyacınız olan fırsatları hazırlar.
Hataya yer açamayan kişi psikoterapide ihtiyacı olan ruhsal esnekliği geliştirir. Bir yandan günlük yaşamdaki ilişkilerde bir yandan da terapötik ilişki olarak söz ettiğimiz terapist-danışan ilişkisinde kontrole dair meseleler hem deneyimlenir, hem de konuyla ilgili farkındalık geliştirilir.